“Ey Tebrizli Şems!
Dinim aşktır benim
Ben senin yüzünle övünürüm
Bunu unutma hatırla ama
Ne vakit olacak
Ne vakit
Ne vakit
Şarap olacak
Şarap
Ben olacağım
Ben
O olacak
O.”
Archive for Eylül, 2009
Ey Tebrizli Şems!
Ey gül-I handanım sana bir gönül bağlayamadım
Ey gül-I handanım sana bir gönül bağlayamadım
Gül yüzüne karşı durup bülbül tek ağlayamadım
Dertliler derman dilerler yarim derdim budur senden
Bu sineme dağlar urup derdinle dağlayamadım
Aşkınla eriyip akıp senin sevdan yollarında
Sular gibi ayaklara yüz koyup çağlayamadım
Kime baksa yar seni sanır gönül
Kime baksa yar seni sanır gönül
Sanma yarim senden usanır gönül
Bulamaz mislini ya benzerini
Seni bilir sana inanır gönül
Cümle alem dost u düşman olsa da
Sana dayanır sana güvenir gönül
Çilehane
Sana, durup düşünmek için bir fırsat
Zaman yavaşladığı, mekanin daraldığı bir yerde
Çilehane…
Yazmak…
Yazmak, sırdır; sırları ayan eden,
“Ona beyani ( düsünüp ifade etmeyi) ögretti.” Rahman Suresi 4. Ayet
Bahar
Sevgili tutmuş yularımdan beni,
develer gibi habire çeker.
Esrik devesini böyle nereye götürür,
böyle hangi katara?
Hem canımı çiğnedi benim o,
hem bedenimi çiğnedi.
Gönlümü bağladı benim o,
kırdı şişemi.
Ne iş yaptırmaya götürür, bilmem,
nereye götürür beni.
Sevgili takar beni oltasına,
atar karaya balık gibi.
Sevgili kurar gönlüme bir tuzak,
avcıdan yana çeker sürür beni.
Bakarım tabiat başlar büyük işine:
Bulutlar gelir uzaktan
katar katar, küme küme.
Bulutlar sular ovaları.
Bulutlar yürür dağlara doğru.
Uyanır açar gözlerini yeryüzü.
Gökler çalar davulunu.
Dalların gönlüne çeker gülün özü
en güzel kokusunu baharın.
Tohumun gönlü başlar vermeye tohum.
Ağaç durmadan söyler, döker içini
Biz Ol Uşşak-ı Serbazız
Biz ol uşşak-ı serbazız
Akıl rüşd bize yar olmaz
Mey-i aşk ile sermestiz
Bize hergiz humar olmaz
Diriyiz daim, ölmeyiz
Karanularda kalmayız
Çürüyüp toprak olmayız
Bize leyl ü nehar olmaz
Bizim illerde ay ü gün
Sebat üzre durur daim
Televvün erişip ona
Gehi bedr ü hilal olmaz
Bizim gülşendeki güller
Dururlar taze solmazlar
Hazan olup dökülmezler
Zemistan ü bahar olmaz
Şarab-ı aşkı çün içtik
Feragat mülküne göçtük
Yanıp aşkınla tutuştuk
Bize tahrik ü tar olmaz
Ereliden şems nuruna
Vücudum zerreden katre
Ne katre ayn-i bahar oldu
Ona k’ar ü kenar olmaz
Bırak ey Hamida varı
Görsem desen sen ol yarı
Göricek ol tecellayı
Ondan özge kemal olmaz
Senden Dolu İki Cihan
Senden dolu iki cihan
Oldum zuhurundan nihan
Ger bulayam seni ayan
Ya Rab n’ola halüm benüm
Dilde kanaat olmaya
Züht ile taat olmaya
Senden hidayet olmaya
Ya Rab n’ola halüm benüm
Şol gün ki mizan kurula
Hak kapusunda durula
Halayık oda sürüle
Ya Rab n’ola halüm benüm
Ağlarım işte zar ile
Kaldum diriğ ağyar ile
Bilişmedim sen yar ile
Ya Rab n’ola halüm benüm
Hamidi’nin gözü yaşı
Doldurur dağ ile taşı
Bilmem n’idem garip başı
Ya Rab n’ola halüm benüm
Hak Bir Gönül Verdi Bana
Hak bir gönül verdi bana
Ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şâdî olur
Bir dem gelir giryan olur
Bir dem sanasın kuş gibi
şol zemherî olmuş gibi
Bir dem beşâretten doğar
Hoş bağ ile bostan olur
Bir dem gelir söyleyemez
Bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker
Dertlilere derman olur
Bir dem çıkar arş üzere
Bir dem iner taht-es-serâ
Bir dem sanasın katredir
Bir dem taşar umman olur
Haber Eylen Âşıklara
Haber Eylen Âşıklara
Aşka Gönül Veren Benem
Aşk Bahrisi Olubanı
Denizlere Dalan Benem
Deniz Yüzünden Su Alıp
Sunuverirem Göklere
Bulutlayın Seyran Edip
Arşa Yakın Varan Benem
Gördüm Diyen Değil Gören
Bildim Diyen Değil Bilen
Bilen Oldur Gösteren Ol
Aşka Yesir Olan Benem
Sekiz Uçmak Âşıklara
Köşk Ü Saraydır Bilene
Musileyin Hayran Olup
Tur Dağında Kalan Benem
Deli Oldum Adım Yunus
Aşk Oldu Bana Kılavuz
Hazrete Değin Yalınız
Yüz Sürüyü Varan Benem